Merhabalar;
Bugünkü blog yazımda biraz serbest takılmak istedim. Son günlerde arkadaşlarımın da sıkça yakındığı, hemen hemen her iş yerinde meydana gelen ve midesi kaldırmayan karakterli insanlar tarafından yadırganan yalakalık konusundan bahsetmek istiyorum. Aslında sadece çalışma hayatında değil, hayatın her alanında rastlayabilirsiniz böyle tiplere. Son derece akıllı ve eğitimli yöneticilerin bile bu beş para etmez yalakalarla çevrelendiğine ve onlara maalesef prim verdiğine şahit olursunuz. Ya nasıl farketmez bu adam/kadın bunun bunca yalakalıklarını ve nasıl bu adama/kadına bu kadar değer verir diye geçirirsiniz içinizden.
Önce size sessizce yaklaşırlar, yalakalık yaptığı kişi hakkında bir dolu eleştiride bulunurlar, yok şöyle yok böyle, yok bize şöyle davranıyor, diğer insanlara kötü davranıyor, adaletsizlik yapıyor vs. vs. iki dakika sonra bakarsınız az önce eleştirdiği adamın yanında ve onun her yaptığı hareketini onaylayan, her esprisine gülen, tabiri caizse peşinden ayrılmayan bir davranış sergiler. (burada başka tabirler de kullanılabilirdi de benim gönlüm el vermedi).
Bir abimin bir lafı vardır, insanlar yalakalığın, yalakalık olduğunu kendilerine yapıldığında farketmezler, yapılan tüm övgüleri kendi meziyetleri sanırlar. Çok doğru. Etrafınızda yanlış da yapsanız doğu da yapsanız sizi sürekli onaylayan bir topluluk olduğunu düşünün. Her yaptığınızı hoş gören, hiç bir hatanızda sizi uyarmayan ve sürekli doğru davrandığınızı düşünmenize neden olan bir topluluk. Ne hissedersiniz? Ya da zamanla nasıl bir zalime dönüşürsünüz?
Bence en iyi dost hata yaptığınızda sizi uyarabilecek cesareti kendinde bulan dosttur. Yanımdaki insan beni sürekli doğruya yönlendirmedikten sonra dostluğun ya da arkadaşlığın ne anlamı kalır. Yalnız burada da ince bir çizgi var. Dostunuzun sizi nerede uyardığı çok önemli. İnsanların içerisinde yaptığınız hatayı yüzünüze vuran dost, sizi eğitmiş değil utandırmış olur. Dost dostu yalnızken uyarmalıdır.
Konu başka yerlere gitmeden aynı eksende kalmakta fayda var. Siz siz olun güç mü karakter mi ayrımında karakteri tercih edin. Unutmayın ki güç bugün bendedir yarın sizde, mahkeme kadıya mülk değildir, dengeler öyle hızla değişir ki bir gün güç için sattığınız adamlar güce sahip olurlar da elinizde sadece satılık bir karakteriniz kalır. Ne demiş rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu "Bir saniyesine bile hakim olamadığınız, hükmedemediğiniz bir hayat için, bir dünya için bu kadar fırıldak olmanın anlamı yoktur".
Yine güzel bir kızılderili atasözü der ki
"Sular yükselince, balıklar karıncaları yer…
Sular çekilince de karıncalar balıkları yer…
Kimse bugünkü üstünlüğüne ve gücüne güvenmemelidir…
Çünkü kimin kimi yiyeceğine.. “Suyun akışı” karar verir…"
Suyun akışına müdahale edemediğiniz bu dünyada, en iyi yol dosdoğru yoldur.
Sen doğru dur, eğri belasını bulur.
Sevgiyle kalın;)
Bugünkü blog yazımda biraz serbest takılmak istedim. Son günlerde arkadaşlarımın da sıkça yakındığı, hemen hemen her iş yerinde meydana gelen ve midesi kaldırmayan karakterli insanlar tarafından yadırganan yalakalık konusundan bahsetmek istiyorum. Aslında sadece çalışma hayatında değil, hayatın her alanında rastlayabilirsiniz böyle tiplere. Son derece akıllı ve eğitimli yöneticilerin bile bu beş para etmez yalakalarla çevrelendiğine ve onlara maalesef prim verdiğine şahit olursunuz. Ya nasıl farketmez bu adam/kadın bunun bunca yalakalıklarını ve nasıl bu adama/kadına bu kadar değer verir diye geçirirsiniz içinizden.
Önce size sessizce yaklaşırlar, yalakalık yaptığı kişi hakkında bir dolu eleştiride bulunurlar, yok şöyle yok böyle, yok bize şöyle davranıyor, diğer insanlara kötü davranıyor, adaletsizlik yapıyor vs. vs. iki dakika sonra bakarsınız az önce eleştirdiği adamın yanında ve onun her yaptığı hareketini onaylayan, her esprisine gülen, tabiri caizse peşinden ayrılmayan bir davranış sergiler. (burada başka tabirler de kullanılabilirdi de benim gönlüm el vermedi).
Bir abimin bir lafı vardır, insanlar yalakalığın, yalakalık olduğunu kendilerine yapıldığında farketmezler, yapılan tüm övgüleri kendi meziyetleri sanırlar. Çok doğru. Etrafınızda yanlış da yapsanız doğu da yapsanız sizi sürekli onaylayan bir topluluk olduğunu düşünün. Her yaptığınızı hoş gören, hiç bir hatanızda sizi uyarmayan ve sürekli doğru davrandığınızı düşünmenize neden olan bir topluluk. Ne hissedersiniz? Ya da zamanla nasıl bir zalime dönüşürsünüz?
Bence en iyi dost hata yaptığınızda sizi uyarabilecek cesareti kendinde bulan dosttur. Yanımdaki insan beni sürekli doğruya yönlendirmedikten sonra dostluğun ya da arkadaşlığın ne anlamı kalır. Yalnız burada da ince bir çizgi var. Dostunuzun sizi nerede uyardığı çok önemli. İnsanların içerisinde yaptığınız hatayı yüzünüze vuran dost, sizi eğitmiş değil utandırmış olur. Dost dostu yalnızken uyarmalıdır.
Konu başka yerlere gitmeden aynı eksende kalmakta fayda var. Siz siz olun güç mü karakter mi ayrımında karakteri tercih edin. Unutmayın ki güç bugün bendedir yarın sizde, mahkeme kadıya mülk değildir, dengeler öyle hızla değişir ki bir gün güç için sattığınız adamlar güce sahip olurlar da elinizde sadece satılık bir karakteriniz kalır. Ne demiş rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu "Bir saniyesine bile hakim olamadığınız, hükmedemediğiniz bir hayat için, bir dünya için bu kadar fırıldak olmanın anlamı yoktur".
Yine güzel bir kızılderili atasözü der ki
"Sular yükselince, balıklar karıncaları yer…
Sular çekilince de karıncalar balıkları yer…
Kimse bugünkü üstünlüğüne ve gücüne güvenmemelidir…
Çünkü kimin kimi yiyeceğine.. “Suyun akışı” karar verir…"
Suyun akışına müdahale edemediğiniz bu dünyada, en iyi yol dosdoğru yoldur.
Sen doğru dur, eğri belasını bulur.
Sevgiyle kalın;)
Yorumlar
Yorum Gönder